13 Mayıs 2016 Cuma

Hesaplaşma...



Bugun içimdekileri nereye yazsam bilemedim.. Bir kağıda yazıp çöpe mi atsam bir daha hatırlamamak için ya da böyle kalıcı bir yere yazsam da sonsuza kadar orada kalsa ve hayatımdaki kararları almama yardımcı olsa belki de..
Bugun yakın bir arkadaşımın eşini kaybettiğini öğrendim... Hem de gelen bir maille... Önce isim benzerliği sandım.. Yok canım mümkün değil diye

düşündüm. Çünkü daha dün görüşmüştüm arkadaşımla en son..

Ormanda ölü bulmuşlar.. İntihar etmiş..

Nefes alamadım sanki. Saatlerce ağladım. Zaten ölüm korkum başlamıştı bu da üzerine tuz biber oldu.

Neye üzüleceğimi şaşırdım. Arkadaşıma mı? Ölen eşine mi? Babasız kalan kızına mı? Burda tek başına olmasına mı? (Ki galiba en çok buna üzüldüm) ölüm şekline mi? Daha iki hafta önce arkadaşımın hayatına imrenek baktığımı hatırladığıma mı?

Hayatlarımızın bu kadar benzediğini daha önce hiç farketmemiştim. Benzer sorunlar, benzer hayaller.. Allah sonunu benzetmesin..

Üç kişi hevesle geldiğimiz yerden iki kişi mi dönecektik? diyerek öyle bir sarılışı vardı ki boynuma o an çaresizlikten öleceğim sandım. En başından beri kader birliği yapmıştık oysaki. Eşlerin çalışma durumları, çocukların okul durumu..

Hepimiz sonuçta belki de pek de yolunda gitmeyen hayatlarımızı düzeltme umuduyla gelmiştik. Ama kimse sonunun böyle biteceğini tahmin edemezdi. Onun kendini suçlamalarını,eşinin ailesine karşı kendini sorumlu hissetmelerini o kadar iyi anladım ki satır aralarında..Empatiyi geçmişti.. O ben olmuştu sanki artık.

Bugun herkes bu olayda kendine bir karakter seçti. Kimi bunalıp intihar eden koca, kimi geride kalan eş, kimi hala oğlunun öldüğünden haberi olmayan anne baba oldu. Herkes kendi karakterini kendine göre savundu. Bazıları intihar etme noktasına kadar geldiği halde bunu farketmediği için kadına kızdı, kimi güçsüz ve bencilce davranıp karısı ve çocuğunu bırakan adama...

Ama dedim ya herkes kendini yargıladı, sorguladı bugun. Türkiye'ye dönüş biletimizi bile almıştık, böyle mi dönecektik? diyen arkadaşımdan sonra bir kere daha uzun vadeli planlar yapmanın ne kadar aptalca olduğunu anladım. Sen ne kadar çok plan yaparsan yap, hayat seni öyle bir oynatıyordu kı parmağında sonunda yine onun istediği oluyordu. Ve muhtemelen sonra da karşımıza geçip yaptığımız aptalca planlara gülüyordu..

O kadar çok şey var kı aslında bugünle ilgili sanki sayfalarca yazarmışım gibi... Ama herşeyi yazmak ilerde dönüp okuyunca canımı bugünkü gibi acıtacak biliyorum.

Gidip de orda arkadaşımı 2 kişiyle oturuyor görünce içim daha da cız etti. Belki Türkiye'deki gibi yoğun kalabalıklar beklemiyordum ama bu kadar yalnızlık da fazlaydı... 😢

Türkiye'den kimseye haber verememişlerdi haklı olarak çünkü cenaze otopsi için 3-4 gün daha morgsa kalacaktı ve bu saçma sapan süreci herkesin birlikte beklemesine gerek yoktu.

Herkesin kendi acısını en büyüğü sandığı bir döneme gireceklerdi çünkü. Biri evlat acısı yaşayacaktı, biri eş acısı, biri kardeş acısı.. Herkes en çok acıyı kendi çekiyor sanacaktı. Aynı durumu kendimde yaşayalı daha bir kaç sene oldu çünkü.

İnsan gerçekten böyle durumlarda bir arkadaşa ihtiyaç duyuyor işte galiba.Daha bir kenetlenmiş,bağların daha bir güçlenmiş hissediyorsun. Bugun ben arkadaşımı gördükten sonra yükümün yüzde elli azaldığını hissettim sanki..

Canım arkadaşım başın saolsun.. Allah kızınla sana bundan sonrasında sağlıklı,mutlu bir hayat versin inşallah...



12 Mayıs 2016 Perşembe

Hayvanat Bahçesi Gezisi


Dün kızım sınıfıyla birlikte hayvanat bahçesine Karlsruhe'ye gitti. Şunu farkettim ki biz de artık yavaş yavaş buranın güvenine alışıyoruz galiba. 40 km öteye öğretmeniyle gayet rahat gönderdim onu. Türkiye'de olsa peşlerine takılır ben de giderdim galiba. İki gün önce de karnavala gitmişlerdi. Tesadüfen karşılaştık, öğretmeni "bizi mi arıyordunuz?" deyince kadına tesadüf olduğunu anlatabilmek için bir saat açıklama yaptım 😂 Yoksa kadın psikopat olduğumu falan sanacaktı 🙈
Trenle gittiler hayvanat bahçesine. Sabah istasyona bıraktık, öğlen yine istasyondan aldık. Güzel bir gün geçirmiş ama mutluydu. Trende yer bulamayınca yerde oturmuşlar :) Arkadaşını devekuşu ısırmış 😳 Herkes oradaki pis suya dokunmuş, kakalıdır diye o dokunmamış 😁 En çok zebraları sevmiş.
Ama o kadar yoldan kahvaltı kutusu yine dolu getirmiş 😡 Neden yemedin diyorum, zamanım olmadı diyor. Diğerleri nasıl yıyor diyorum , e ben açgözlüyüm diyor 😂😂😂 Kelimenin bağlantısını biliyor ama yerini tam oturtamamış :)
Eve gelince de küvette oynamak istedi yaklaşık iki saat kadar oynadı. Çıktığında elleri buruş buruş olmuştu. "Ellerin Nasıl buruşmuş böyle neneciğim " dedim, " e ben nineyim benim modelim böyle " dedi. Dakikalarca güldük tabi sonra birlikte :)
"Benim modelim böyle"yi çok tuttum. Bundan sonra işime gelmeyen her konuda "benim modelim böyle" diyeceğim ...



10 Mayıs 2016 Salı

İlk Veli Toplantısı


Bugun kızımın ilk veli toplantısına katılmış bulunuyorum 😎 Aslında Veli toplantısı denemez. Daha öncesinde öğretmeniyle uygun bir gün ve saat belirledik ve birebir görüşme yaptık.
Öğretmeni o kadar hazırlıklı gelmişti ki bir öğretmen olarak kendime özeleştiri yapmak durumunda kaldım 🤔 Elvinle ilgili tüm detayların yazdığı yaklaşık 6 sayfalık bir çalışma.. Öncelikle bizim Almanya'daki durumumuzu sordu, nasıl hissediyoruz, ne gibi zorluklar yaşıyoruz. Sonrasında o anlatmaya başladı. En iyi arkadaşı Valentina diye giriş yaptı. O da bizim gibi Elvin'in Valentina ile yakınlaşmasının sebebinin ikisinin de ortak olan dil problemi olduğunu düşünüyor. Ama birlikte daha çok ve kolay öğreniyorlar dedi. Bizim Elvin'in sadece Valentina ile arkadaşlık yapmasından biraz kaygılandığımızı Elvin'in dil gelişimini kötü etkileyebileceğimizi düşündüğümüzü anlattım. Ama bunun aksine daha iyi sonuçlandığı anlattı o da.
En çok dans etmeyi ve şarkı söylemeyi sevdiğinden bahsetti. Masa oyunlarını oynamayı sevdiğinden, evcilik oynadığından, evcilikte genelde anne rolünü üstlendiğinden ve kuralları olan sert bir anne olduğundan (neden acaba!!!) bahsetti.
Bunların dışında sabırsız olduğundan yakındı benim gibi. Birşeyi yapılana kadar defalarca söylediğini anlattı kı bu uzun zamandır üzerinde uğraştığımız bir konu aslında. Arkadaşlarına karşı biraz otoriter davrandığını, oyunda genelde oyun kurucu olmak istediğini, güçlü bir kişilik olduğunu belirtti ki bunları duymak beni Mutlu etti. Çünkü demek ki dil problemi onun karakteri değiştirmemişti.
Zaman Zaman dil problemini bazı durumlardan kurtulmak için kullandığını konuştuk. İşine gelmeyince ne dediğini anlamadım durumları yanı :))
Öğretmeni çok zeki ve akıllı bir kız olduğunu söyledi ki zaten bildiğimiz bir durumdu 😂😂😎😎 Sayılar ve kavrama konularında sınıfının en iyilerinden olduğunu söyledi.
En büyük problem bizim de evde yaşadığımız dikkat eksikliği problemi.. Aslında o da ben de bunun bir dikkat eksikliği sorunu mu yoksa Elvin'in fazla hareketli bir çocuk olmasından kaynaklı bir durum mu olduğuna karar veremedik. Bir oyunu bırakıp başka bir oyuna geçmesi, oyun oynarken sürekli etrafta başka şeylerle ilgileniyor olması, kitap okunurken sıkılıp konuşması ve yanındakileri de konuşturması ( ki bunu dil bilmemesinden dolayı sıkılıyor olmasına bağladık), sandalyede otururken sürekli hareket etmesi (bu arada w oturması öğretmenin de ilgisini çekmiş 😀), canı sıkıldıkça yemek yemek istemesi gibi durumlar.. Bunlarla ilgili gelecek yıl yapacakları okul gezilerinde okullardaki pedagog öğretmenlerden fikir alabileceğimizi anlattı. Yemek yeme demişken Elvin'in okulda çok çok yemek yediğini söyledi 😳😳 Şok oldum tabi çünkü kahvaltı kutusu eve dolu geliyor ve evde de hiç birşey yemiyordu. Bol bol meyve yiyormuş okulda ve sürekli su içiyormuş. Allah Allah tuhaf gercekten 😳😳 Öğretmeni aynı durumu kendi çocuklarında yaşamış ve o da sonradan farketmiş benim gibi okulda yedikleri için evde yemediklerini...
Aile ilişkilerimizden bahsettik. Evdeki iş bölümü , odayı kim toplar, Elvinle kim oynar, ne oynarız, Nasıl oynarız, haftasonları neler yaparız? Hepsini tek tek anlattım..
Elvinle babasının ilişkisi hakkında konuştuk. Öğretmeni babasının Elvin'e bir Prenses gibi davrandığını, onu çok sevdiğinin çok belli olduğunu ancak Elvin'in babasının üzerinde baskı kurduğunu düşündüğünü söyledi 😳😳😳 Ben yine şok oldum tabi. Ben 5 yıldır Elvin'in annesiyim ben de ancak bu kadar tanıyorum yani Elvin'ı 🙈 Bu benim ayıbım değil tabi kadının inanılmaz gözlem yeteneği.. Ne konuştuklarını anlamadığım halde Elvin'in ve babasının hareketlerinden böyle bir durum hissediyoruz ve hatta bazen buna çok gülüyoruz dedi. Evet bu kesinlikle doğruydu bazen Elvin kendini babasının annesi sanıyor, bazen babasını arkadaşı sanıyor ve belki bazen de kardeşi sanıyordu. Sanmak derken öyleymiş gibi davranıyor yani. Kurallar koyuyor, yasaklar getiriyor.. Ama çoğu Zaman haklı olduğu için babası da buna ses çıkarmıyor. Tabi bunun kesinlikle saygı çerçevesinde oldugunu ve belli sınırlar içerisinde bunu yaptıgını anlattım. Öğretmeni de zaten Elvin'in çok saygılı ve iyi bir kız olduğunu, dışarıya çıktıklarında da hiç bir zaman onları zor durumda bırakacak herhangi bir hareket yapmadığını söyledi.
Vücut elastikeyitinin geliştiğinden ve artık daha rahat spor yaptığından söz etti. Ancak hala diğer çocuklara oranla daha yavaş koştuğunu ve yürüdüğünü anlattı.
Sonuç olarak öğretmeninin iyi ya da kötü Elvin'ı bu kadar iyi tanımış ve gözlemlemiş olması beni çok mutlu etti. Çoğunlukla iyi şeyler konuştuk ama tabi değiştirmemiz gereken bazı durumlar da olduğunu farkettim. Mesela yumurtasını tam katı kıvamda pişirmek gibi :)))
Yaklaşık 1.5 saatlik konuşmadan sonra kadıncağız Elvin'in bu kadar çok konuşmasının genetik olduğunu anlamıştır galiba 🙈🙈



9 Mayıs 2016 Pazartesi

Anneler Günü



Nihayet bir anneler gününü daha bitirdik. Özel günlerden nefret ediyorum. Herşeyi zorunlu yapmak beni huzursuz ediyor. Sabahın köründe telefonu elime alıp "aman şunu da arayayım, aman şunu unutmayım da küsmesin" diye diye öğleni buluyor. Ne saçma zaten çoğuyla hemen hemen her gün görüşüyoruz. Gelelim güzel kızıma... Kızım anneler günümü Cuma gününden kutladı. Öğretmenleri bir organizasyon yapmış, tüm anneler gittik. Önden bir kahvemizi içtik sonra Elvinler geldi. Ahh bi de ne göreyim!! Benim sabah gönderdiğim, gösteriye çıkacak diye özellikle önem verdiğim Elvin'den eser yok.. Saçlar darmadağın, ayaktan şort çıkmış sadece külotlu çorap ile duruyor. Ahh ne kadar utandım. Daha önce aynısını bir kere daha yaptı bana sıpa. Yine böyle bir etkinlik gününde yine herkesin içine sadece külotlu çorapla çıktı. Şortla tuvalete gitmek zor oluyormusmuş, o yuzden şortu çıkarmışmış, geri de giymemişmiş.. 🙈 Neyse geldiler her zamanki disiplinle sıraya girdiler ama kimseden çıt yok.. Bunu nasıl yapıyorlar gitmeden çözmem lazım.. 🤔🤔 Sonra şarkı söylemeye başladılar. Bir şarkının sonunda herkes annesini gösteriyordu eliyle.. Elvin birinci nakaratta beni, ikinci nakaratta da babasını gösterdi, düşünceli kızım benim 🙈 Herkes gülme krizine girdi tabi :) Sonra hediyelere geldi sıra. Öğretmeni daha önce birer kavanoz istemişti hepimizden, anlayamamıştık. O kavanozların içine Muffin kek karışımları koymuşlar. Yanına bir mektup, mektupta da nasıl yapılacağı yazıyor. Kenarlarında da Elvin'in çizdiği resimler... Süper bir hediye, ben bayıldım :)) Elvin'in resminde ise o ve babasının Türkiye'ye gidecekleri gün varmış. Onlar uçağa biniyormuş ben de arkalarından üzülüyormuşum 😞 Şimdiden depresyondayım zaten. Buaralar pek yazmak gelmiyor içimden tembellikten olsa gerek bu kez. Bugun öğretmenleri ile Maimarkta gittiler. Çok eğlenmiş. Sonra parkta karşılaştık. Öğretmeni "bizi mi arıyordunuz?" dedi utandım. Bir saat açıklama yaptım tesadüf oldugunu anlatmak için.. Kadın psikopat olduğumu falan düşünecek yoksa her yerde karşılarına çıkıyorum. Elvin'e bir merhaba deyip hemen uzaklaştım ordan 😀 Elvin'in de pek umurumda olmadı zaten :) Bu aralar pek bir yoğunlar. Geçen gün de itfaiye geldi okullarına. Sonra yolda itfaiye arabasıyla karşılaştık. "Anne bak feuerwehr " dedi (böyle mi yazılıyor acep?? :)) o ne demek falan derken gördük 🙈 Tabi Elvin atarlandı bize biraz Almanca anlamıyoruz diye. "Görmüyor musun eins eins zwei ! " diye numarasını da ekleyiverdi. Hergün yeni şeyler öğreniyor olması beni inanılmaz mutlu ediyor. Hadi bakalım inşallah değecek onca yolu kalkıp onun için geldiğimize.. 🙏



5 Mayıs 2016 Perşembe

Hıdrellez


Bugun Hıdrellez.. Miş daha doğrusu.. Biz de sonradan öğrendik. Bugun aslında Almanya da Babalar Günüydü. Tabi biz onu da kutlamadık. Kendi babalar günümüzü bekliyoruz. Sabah camide çocukların bilgi yarışması vardı. Sonrasında biraz Mc Donalds keyfi yaptık Güneşin altında. ( Tabi o güneşlenmenin akşama bana yanmış bir burun ve gözlük izi çıkmış bir yüz olarak döneceğini bilmiyordum henüz :(()
Buaralar Elvin'in ciddi anlamda bir yeme problemi var. Şimdiye kadar hiç bir dönemde yaşamadığımız problemi yaşıyoruz. Beslenme kutusu okuldan hergün gittiği gibi geliyor. Evde de mızmızlanarak, pazarlık yaparak yıyor. Hiç bir dönemde elimde tabakla peşinden gezip yemek yediren bir anne olmadım neyse ki. Hala da öyleyim ama artık bu yememe problemi ciddi boyutlara ulaşmaya başladı. Nerden aklıma geldi şimdi bu? Mc Donalds ta da birşey yemedi. Sonra eve geldik. Niyetim yemek yiyip bütün gün miskinlik yapmaktı ki... Arkadaşlar aradı bizim civardalarmış piknik yeri arıyorlarmış. E hadi gelin birlikte gideriz dedim. Yiyecek birşeyler hazırlayıp çıktık. Kuppenheim da eski dönemlerde kalma bir Schloss yanı saray var. İnanılmaz bir manzara ve huzur.. Yere örtülerimizi serip yemeğinizi yedik. Sonrasında bir saray turu... Elvin her zamanki sevgi pıtırcığı arkadaşlarıma sarılıp durdu, ellerini tutup yürüdü. Seviyorum bu kızı ya :)) Bir sey ikram ettiklerinde "alabilir miyim anne?" diye sordu. Süper bir gündü kısacası. Çimlere uzandı (anne Nasıl olsa aşı oldum artık yatabilirim değil mi ? :)) Sonra birkaç komşuyla karşılaştık bizi bahçelerine davet ettiler. Bir çay içmek için uğradık, işler Hıdrellez Ateş'ine kadar gitti. Asıl olay da orda koptu :( Elvin ilk kez böyle bir sey görmenin şaşkınlığıyla olup biteni izliyordu. Bayanlar yanan Ateşin üzerinden her atladığında ben korkudan ölüyordum birşey olacak diye. Elvin yavaş yavaş ateşin yanına Ateşi izlemeye gitti. Bayanlar da bir tanesi atlamak isteyip istemediğini sordu. Elvin hayır dedi, sonra onay ister gibi bana baktı ben de hayır dedim. O sırada başka bir bayan Elvini kucakladığı gibi Ateş'in üzerinden atlamaya başladı. Elvin neye uğradığını şaşırdı. Çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Kadına dur yapma korktu demeye kalmadan kadın 3-4 kez atladı bile. Elvin inanılmaz korkmuştu. Dakikalarca ağladı. Bir türlü susturamadık, kadın da çok pişman oldu ama nafile. Kadına mi sinirleneyim Elvini mi teselli edeyim bilemedim. Tek bildiğim benim yerimde başkası olsaydı, tepkisi farklı olurdu kesinlikle. Küçükken bir kertenkeleden korkup 3-4 yıl boyunca kekeme kalmış biri olarak bu konu benim için çok hassas tabi ki.. Asla hoşlanmam böyle saçma şakalardan.. Ama kadına ne diyebilirdim ki. Kötü niyetle yapmadı sonuçta. Gelip özür de diledi kaç kez. Elvin susuyor, ateşi gördüğü an tekrar ağlamaya başlıyordu. Belki bu hep Ateş korkusu olarak kalacaktı onda. En iyisi üstüne gitmek diye düşündüm. Biraz sakinleşince Elvini ateşi kenarına götürdüm. Ateşe odun attık. Biraz oyun oynadık. Sonra benim kucağımda tekrar atladı Ateş'in üzerinden. Eve geldiğimizde olay hala aklındaydı ama. Hain planlar kurduk onu yapan kadın için. Biz de kapının arkasına saklanıp onu korkutacaktık, ya da kocasından ona evden çıkmama cezası vermesini isteyecektik :) Uykuya dalarken hala ceza düşünüyordu. Bir yandan da "ama çok olmasın anne, ona da yazık isteyerek olmadı tabi ki " Ahh Ahh bu kızın bu iyi niyeti umarım ilerde başına çok işler açmaz :((



2 Mayıs 2016 Pazartesi

Türk Sineması Keyfi (!)


Bu havaların kararmaması durumuyla ne yapacağız bilmiyorum. Elvin az önce uyudu. Önce çünkü hava aydınlık oldugu için hiçbirimiz saati farkedememişiz 😱 Bu uyku problemini Nasıl çözeceğiz bakalım..
Bugun Elvin'i okula götürmek zorunda kaldım. Derste çocuklara Atatürk'ü anlatıyorum , hepsinden çok Elvin cevap veriyor, 23 Nisan' da ne oldu diyorum, Elvin Meclis kuruldu, sonra padişah kovuldu diyor ( şarkıdan yola çıkarak ) :) çocukların ağzı açık kaldı tabi. Ve içlerinde maalesef 8. Sınıf öğrencilerim de var. Olumlu, olumsuz , soru cümlesi örnekleri veriyor ( tabi ilk örmeği ben verdikten sonra :)) Kısacası gurur duydum bugun kızımla.
Kelime hazinesi de çok enteresan bir şekilde oldukça genişledi buralar. Neden enteresan çünkü çevresindeki tüm arkadaşları Alman ve şu anki tek olayımız Almanca öğrenmesiyken Türkçesine ek kelimeler katması çok tuhaf. Oysaki biz tam tersi Türkçesi bozulur mu acaba diye endişelenmiştik.
Türk filmi izledik bugun.. :) Daha doğrusu kanal tesadüfen açık kalmış. Elvin'in o kadar ilgisini çekti ki :) Anne bu kadını neden kafese koydular ( hapishane) , anne kadın eliyle arabayı mı tutmayı çalıştı ( kendine çarpan arabaya elini kaldırarak durdurmaya çalışan Hülya Koçyiğit için ) anne bu Adam başkasıyla evlenmişti şimdi neden bunun yanına geldi ?? Sorular sorular.. Daha da Türk filmi izlemem. Boşuna değil yeni nesillerde yaş sınırlaması koymuşlar :))