Bu birkaç gün nasıl geçti anlamadım. Çalışıyorum, çalışıyorum ve yine çalışıyorum. Diyet de fena gitmiyor. Gecen hafta 1.5 kilo verdim :)
Pazar günü tüm gun dans çalışmalarıyla uğraştık. Tabi dans çalışmalarından çok insanlarla uğraşmak yoruyor insanı. Anlamıyorlar .. Anlamıyorlar ..
Pazar sabahına Elvin'in bombasıyla başladık. Puzzle nin bir parçası kaybolmuştu. Puzzle in kutusunun kapağındaki resimden aynı yeri kesmiş, babasından yardım istemeye gelmiş kenarlarını takma yeri olacak şekilde kessin diye. Bayıldııııım bu fikre. "Anne bana söyleyecek birşey bulamıyorsun değil mi, aferin az bir kelime değil mi? " dedi durdu şaşkınlığımı görünce :)
Sonra spor salonunda koro çalışması yaparken kırdı geçirdi beni. Çocuklara yüksek sesle söyleyin dedikçe Elvin öyle bir bağırarak söyledi ki şarkıyı, boğazına birşey olacak sandım. :) O ciyak sesiyle salondaki herkesi gülmekten kırdı geçirdi. Salona gitme önce düştü ve bacağını incitti. Herkes tek tek bacağını gösterip sonra da "çok üzüldünüz değil mi? " diye sordu :)
Aslında komik, eğlenceli bir o kadar da yorucu bir gündü. Sonra bilgisayar işleri için bir komşuya gitmek zorunda kaldık. Yiyecek bir şey hazırlıyorlardı, Elvin "ben acıktım, canım çorba istiyor" deyiverdi. Nasıl utandım anlatamam. E saatlerdir dışarıdaydık, çocuk haklıydı acıkmıştı tabi ama çorba istiyorum da neyin nesi şimdi 🙈 Kadın kalktı hemen bir çorba yaptı Elvin'e. Bir kase, bir kase ve bir kase daha. Tam da böyle Zamanlarda yer zaten. Küçükken bize gelen misafirlerlerle dalga geçerdim. "Hayatta evde yemez,bak burda Nasıl yıyor" dediklerinde... Şu an hepsinden özür diliyor, önlerinde saygı ile eğiliyorum... Ya tamam Elvin iştahsız bir çocuk değil çok şükür ama 3 kase de çorba yemişliği yok yanı. 😳 Sonra sıra Elvin'in yaramazlığına daha doğrusu hareketlilğine geldi. "Ooo Elvin fena,durduğu duracağı yok" cümleleri dolaşmaya başladı. Yavaş yavaş sinirleniyordum ama aslında farketmiyor ve farkettirmiyordum. Taa ki eve gelmek için arabaya binene kadar... Arabaya bindiğimiz anda Nasıl oldu anlamadım ama içimden bir canavar çıktı. Yol boyunca Elvin'e saydırıp durdum. Nasıl çorba isterdi, Nasıl üç kase yerdi, Nasıl sözümü dinlemez bana daha da önemlisi kendine laf getirirdi. Eve gelene kadar çığlık çığlığa bağırıp durdum. Nasıl ve hangi ara bu kadar dolmuştum ben de anlamadım. Eve gelip Elvini banyo yaptırdıktan sonra aynı nasihatlara devam ettim. Ta ki Elvin ağlaya ağlaya uyuyana kadar 😔 Bazen bu saçma hallerimden dolayı kendimden nefret ediyorum ama her haliyle ayrı ayrı ilgilendiğim , bu kadar üzerine düştüğüm, herşeyimi ona endekslediğim çoçuğum Hakkında da beş kuruş etmez insanların laf söylemesi gücüme gidiyor doğal olarak. Haksızlar mı? Değiller.. Elvin gerçekten fazla hareketli bir çocuk ama o kadar lafı da haketmiyor. Aslında belki de o sözleri başka biri yanı sevdiğim birileri söylese tabi ki o tepkiyi vermem ama insanların benim üzerimdeki ego çalışmalarını Elvin üzerinden yürütmeye çalışmaları sinirimi bozuyor. "Öğretmene bak, daha kendi çocugunu yetiştirememiş, bi de bizimkilere laf söylüyor ." Kesinlikle duymak istedikleri haz bu... Buradaki İnsanların çoğunun gözü Elvin'in üzerinde. Bir yanlış yapsın diye bekliyorlar. Çocuğun en ufak bir dil sürçmesine "bak bozuldu işte bu da , böyle böyle asimile olacak işte " diye yorum yaptı bi tanesi. İnanılır gibi değil gerçekten. Aslında Elvin hepsinin hayalinde olan "iyi Türkçe konuşan, sorup sorgulayan, canayakın ( en azından merhaba , günaydın diyebilen )"çocuk... Ve kendi kendilerine o çocukla yarış içindeler. Çünkü hepsi birer Makine yetiştiriyor burda, insanlıktan uzak birer makine...
Pazar günü tüm gun dans çalışmalarıyla uğraştık. Tabi dans çalışmalarından çok insanlarla uğraşmak yoruyor insanı. Anlamıyorlar .. Anlamıyorlar ..
Pazar sabahına Elvin'in bombasıyla başladık. Puzzle nin bir parçası kaybolmuştu. Puzzle in kutusunun kapağındaki resimden aynı yeri kesmiş, babasından yardım istemeye gelmiş kenarlarını takma yeri olacak şekilde kessin diye. Bayıldııııım bu fikre. "Anne bana söyleyecek birşey bulamıyorsun değil mi, aferin az bir kelime değil mi? " dedi durdu şaşkınlığımı görünce :)
Sonra spor salonunda koro çalışması yaparken kırdı geçirdi beni. Çocuklara yüksek sesle söyleyin dedikçe Elvin öyle bir bağırarak söyledi ki şarkıyı, boğazına birşey olacak sandım. :) O ciyak sesiyle salondaki herkesi gülmekten kırdı geçirdi. Salona gitme önce düştü ve bacağını incitti. Herkes tek tek bacağını gösterip sonra da "çok üzüldünüz değil mi? " diye sordu :)
Aslında komik, eğlenceli bir o kadar da yorucu bir gündü. Sonra bilgisayar işleri için bir komşuya gitmek zorunda kaldık. Yiyecek bir şey hazırlıyorlardı, Elvin "ben acıktım, canım çorba istiyor" deyiverdi. Nasıl utandım anlatamam. E saatlerdir dışarıdaydık, çocuk haklıydı acıkmıştı tabi ama çorba istiyorum da neyin nesi şimdi 🙈 Kadın kalktı hemen bir çorba yaptı Elvin'e. Bir kase, bir kase ve bir kase daha. Tam da böyle Zamanlarda yer zaten. Küçükken bize gelen misafirlerlerle dalga geçerdim. "Hayatta evde yemez,bak burda Nasıl yıyor" dediklerinde... Şu an hepsinden özür diliyor, önlerinde saygı ile eğiliyorum... Ya tamam Elvin iştahsız bir çocuk değil çok şükür ama 3 kase de çorba yemişliği yok yanı. 😳 Sonra sıra Elvin'in yaramazlığına daha doğrusu hareketlilğine geldi. "Ooo Elvin fena,durduğu duracağı yok" cümleleri dolaşmaya başladı. Yavaş yavaş sinirleniyordum ama aslında farketmiyor ve farkettirmiyordum. Taa ki eve gelmek için arabaya binene kadar... Arabaya bindiğimiz anda Nasıl oldu anlamadım ama içimden bir canavar çıktı. Yol boyunca Elvin'e saydırıp durdum. Nasıl çorba isterdi, Nasıl üç kase yerdi, Nasıl sözümü dinlemez bana daha da önemlisi kendine laf getirirdi. Eve gelene kadar çığlık çığlığa bağırıp durdum. Nasıl ve hangi ara bu kadar dolmuştum ben de anlamadım. Eve gelip Elvini banyo yaptırdıktan sonra aynı nasihatlara devam ettim. Ta ki Elvin ağlaya ağlaya uyuyana kadar 😔 Bazen bu saçma hallerimden dolayı kendimden nefret ediyorum ama her haliyle ayrı ayrı ilgilendiğim , bu kadar üzerine düştüğüm, herşeyimi ona endekslediğim çoçuğum Hakkında da beş kuruş etmez insanların laf söylemesi gücüme gidiyor doğal olarak. Haksızlar mı? Değiller.. Elvin gerçekten fazla hareketli bir çocuk ama o kadar lafı da haketmiyor. Aslında belki de o sözleri başka biri yanı sevdiğim birileri söylese tabi ki o tepkiyi vermem ama insanların benim üzerimdeki ego çalışmalarını Elvin üzerinden yürütmeye çalışmaları sinirimi bozuyor. "Öğretmene bak, daha kendi çocugunu yetiştirememiş, bi de bizimkilere laf söylüyor ." Kesinlikle duymak istedikleri haz bu... Buradaki İnsanların çoğunun gözü Elvin'in üzerinde. Bir yanlış yapsın diye bekliyorlar. Çocuğun en ufak bir dil sürçmesine "bak bozuldu işte bu da , böyle böyle asimile olacak işte " diye yorum yaptı bi tanesi. İnanılır gibi değil gerçekten. Aslında Elvin hepsinin hayalinde olan "iyi Türkçe konuşan, sorup sorgulayan, canayakın ( en azından merhaba , günaydın diyebilen )"çocuk... Ve kendi kendilerine o çocukla yarış içindeler. Çünkü hepsi birer Makine yetiştiriyor burda, insanlıktan uzak birer makine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder