Yazmasam çatlardım herhalde bugün.. İçimde bir sıkıntı.. Şimdi uykudan uyandırıp "Anneciğim seni çok seviyorum" diyesim var..
Aslında gün çok iyi başladı bugun. Sabah erken kalkmasına rağmen hiç söylenmeden ben de kalktım. Birlikte kahvaltı yaptık, sonra biraz geri gönüşüm işlerine girdik. Bezelye kutusundan kumbara, zeytin kutusundan küçük oyuncaklar için kutu ve süt kutusundan kalemlik yaptık. Çok eğlendik. Birlikte temizlik yaptık.
İki gündür bir disko aşkı tutturdu gidiyordu. Hamurdan pastalar yapacakmışım, masanın üzerine bırakacakmışım, sonra bir disko müziği olacakmış, ışıklar yanıp sönecekmiş, herkes istediği Zaman dans edip istediği Zaman masanın üzerinden birşeyler alıp yiyecekmiş, tam bir partiymişmiş işte :) ( Nerden öğreniyorsa böyle seyleri 😳) Bugun de pasta yapalım şakadan benim doğumgünüm olsun dedi. Pasta yaptık, Elvini kendi odasına gönderip salonu süsledik, mumları yaktık, babası telefondan disko müziği açtı😂 (iki deli buaralar en sevdiği şarkı ) Gece izlenimi vermek için panjurları da kapattık.. Ee disko ışığı işini Nasıl halleşecektik ? Dahiyane fikir babasından geldi 🤓 Panjurları hafif açıp kapatarak.. 😆😆 Elvin konsepte bayıldı. Dans ettik biraz sonra parti bitti. Ama asıl parti akşamaydı. Düğün vardı ama Canım hiç gitmek istemiyordu. Hem hasta gibiydim, hem de yorgundum galiba. Ama Elvin düğün olduğunu duyunca durur mu? Tutturdu gidelim hem de dans ederiz diye. İyi dedik hadi gidelim. Sarı elbisesini giydi ama bir baktık ki elbise artık elbise değil artık bir tunik. Yaşasın demek ki buyuyor 🤗 Neyse küçük bir tadilatla elbiseyi uzattık, topuklu ayakkabılarımızı giydik , özel gun oldugu için 🙃 makyajlarımızı yaptık yola çıktık. Tabi benim annesinden daha akıllı kızım yedek ayakkabı almayı akıl etti. Böylece orda oynamak istediğinde topuklu ayakkabıları çıkarıp diğerlerini giyecekti 😎
Gider gitmez çocuklarla kaynaştı, her zamanki gibi koşturmalar başladı. Dışarı çılgın gibi yağmur yağıyordu ve biz kapıya yakın bir yerde oturuyorduk. O nedenle Elvini ben ve babası defalarca kapıya yaklaşmaması için uyardık. Yeni tanıştığı bir kız arkadaşının peşinde o ne yaparsa aynısını yapıyordu. Ya bu kızın bu arkadaş bağımlılığı nedir ben çözemedim. O kadar özgüveni yüksek bir çocuk değil mi acaba? Özellikle karşıdaki kendini çok da önemsenmiyorsa peşinden koşuyor da koşuyor.. Babası da ben de bu duruma çok kızıyoruz ama hep aynı. Elvin gibi güçlü karakteri olan bir çocuğa bu davranışı yakıştıramıyoruz , anlamlandıramıyoruz bir türlü... Pistin ortasında gayet neşeli bir şekilde kovalamaca oynuyorlardı. Elvini çağırıp kovalamaca oynamaması gerektiğini, güzel güzel dans etmelerinin daha uygun olacağını anlattım. Beni gercekten ciddiye almış olacak kı yanımdan ayrılıp tekrar piste gittiğinde hiçbirşey yapmadan öylece duruyordu. Kız etrafında koşup duruyor Elvin suratı asmış öylece kıza bakıyordu. Sonra kız birara kapıya doğru yöneldi, Elvin'de peşinden gitmek isteyince tekrar Elvini tutup konuşmak zorunda kaldım. Ya pistte güzel güzel dans edecekti ya da gidecektik. 5 dakika Neşeyle koşturup duran kızdan eser kalmamıştı artık, somurtarak sahnenin ortasında duran, mızmızlanan bir kız olmuştu. Bu beni daha çok kızdırdı. Asıl kızdığım Mutlu olmayı böyle herhangi bir seye bağlamasıydı. Arkadaşı yoksa Mutlu olamaz mıydı yanı. Bunu öğrenmesi gerekiyordu. Hayat her zaman onun istediği gibi gitmeyecekti. Anı değerlendirmek için alternatif çözümler üretip kendi kendini Mutlu etmeyi öğrenmeliydi. O an bu kadar detaylı düşünmedim ama eve gelip de onun mutluluğunu yarıda kestiğimi anlayınca kendi kendime böyle savunmalar buldum belki de. Sonra pistte benle oynamasını teklif ettim oynamadı, ağlamaya başladı, mızmızlandı, en son eve geldik... Tabi ben yine tipik araba sinir krizlerinin birini yaşadım. Elvine bir yerden dönerken attığımız tipik araba fırçaları.. Ama arada yaptıgı güzel şeyler için de teşekkür etmeyi unutmadım. Tuvalete giderken haber vermesi, cips veren abladan cipsi almadan gelip bana sorması, kızın verdiği şekeri yememesi vs... Arabada biraz durum yatıştıktan sonra "anne küçükken babam mı daha yaramazdı yoksa sen mi " dedi 😂 Ona küçükken yaptıgımız yaramazlıkları, aslında yaramazlık yapmanın tabi ki belli sınırlara kadar normal oldugunu ancak bizim asıl kızdığımız şeyin kimsenin peşinden koşmaması gerektiği oldugunu anlatmaya çalıştık. Eve geldik babası üzerini değiştirirken ona " baba aslında ben arkadaşımın arkasından gidip annem izin vermiyor ben dışarı gelemem dedim " dedi.. Ve işte benim vicdan azabım o an başladı. Ne düğünde ne yolda söylememişti bunu bana.. Hiç onu duymamış gibi yanına gittim, sarıldım, öptüm, yaptığı tüm güzellikler için tekrar teşekkür ettim, sonra da sarılıp uyudu. Ama hala içimde öyle kötü bir sey var kı. Sonuçta o düğüne onun için gitmiştik ve aslında istediği gibi eğlenmek hakkıydı. Kendi egolarımız yüzünden çocuğa su anda belki ne anlattığımızı bile anlayamayacağımız seyler söyledik. Onunla konuştuktan sonra birden değişen ruh hali ve mutsuzluğu gözümün önünden gitmiyor. Ama tabi ki kötü bir niyetim yoktu kı.. Sadece onun etrafında kimse olmasa da Mutlu olabileceğini anlamasını istiyorum hepsi bu...
Aslında gün çok iyi başladı bugun. Sabah erken kalkmasına rağmen hiç söylenmeden ben de kalktım. Birlikte kahvaltı yaptık, sonra biraz geri gönüşüm işlerine girdik. Bezelye kutusundan kumbara, zeytin kutusundan küçük oyuncaklar için kutu ve süt kutusundan kalemlik yaptık. Çok eğlendik. Birlikte temizlik yaptık.
İki gündür bir disko aşkı tutturdu gidiyordu. Hamurdan pastalar yapacakmışım, masanın üzerine bırakacakmışım, sonra bir disko müziği olacakmış, ışıklar yanıp sönecekmiş, herkes istediği Zaman dans edip istediği Zaman masanın üzerinden birşeyler alıp yiyecekmiş, tam bir partiymişmiş işte :) ( Nerden öğreniyorsa böyle seyleri 😳) Bugun de pasta yapalım şakadan benim doğumgünüm olsun dedi. Pasta yaptık, Elvini kendi odasına gönderip salonu süsledik, mumları yaktık, babası telefondan disko müziği açtı😂 (iki deli buaralar en sevdiği şarkı ) Gece izlenimi vermek için panjurları da kapattık.. Ee disko ışığı işini Nasıl halleşecektik ? Dahiyane fikir babasından geldi 🤓 Panjurları hafif açıp kapatarak.. 😆😆 Elvin konsepte bayıldı. Dans ettik biraz sonra parti bitti. Ama asıl parti akşamaydı. Düğün vardı ama Canım hiç gitmek istemiyordu. Hem hasta gibiydim, hem de yorgundum galiba. Ama Elvin düğün olduğunu duyunca durur mu? Tutturdu gidelim hem de dans ederiz diye. İyi dedik hadi gidelim. Sarı elbisesini giydi ama bir baktık ki elbise artık elbise değil artık bir tunik. Yaşasın demek ki buyuyor 🤗 Neyse küçük bir tadilatla elbiseyi uzattık, topuklu ayakkabılarımızı giydik , özel gun oldugu için 🙃 makyajlarımızı yaptık yola çıktık. Tabi benim annesinden daha akıllı kızım yedek ayakkabı almayı akıl etti. Böylece orda oynamak istediğinde topuklu ayakkabıları çıkarıp diğerlerini giyecekti 😎
Gider gitmez çocuklarla kaynaştı, her zamanki gibi koşturmalar başladı. Dışarı çılgın gibi yağmur yağıyordu ve biz kapıya yakın bir yerde oturuyorduk. O nedenle Elvini ben ve babası defalarca kapıya yaklaşmaması için uyardık. Yeni tanıştığı bir kız arkadaşının peşinde o ne yaparsa aynısını yapıyordu. Ya bu kızın bu arkadaş bağımlılığı nedir ben çözemedim. O kadar özgüveni yüksek bir çocuk değil mi acaba? Özellikle karşıdaki kendini çok da önemsenmiyorsa peşinden koşuyor da koşuyor.. Babası da ben de bu duruma çok kızıyoruz ama hep aynı. Elvin gibi güçlü karakteri olan bir çocuğa bu davranışı yakıştıramıyoruz , anlamlandıramıyoruz bir türlü... Pistin ortasında gayet neşeli bir şekilde kovalamaca oynuyorlardı. Elvini çağırıp kovalamaca oynamaması gerektiğini, güzel güzel dans etmelerinin daha uygun olacağını anlattım. Beni gercekten ciddiye almış olacak kı yanımdan ayrılıp tekrar piste gittiğinde hiçbirşey yapmadan öylece duruyordu. Kız etrafında koşup duruyor Elvin suratı asmış öylece kıza bakıyordu. Sonra kız birara kapıya doğru yöneldi, Elvin'de peşinden gitmek isteyince tekrar Elvini tutup konuşmak zorunda kaldım. Ya pistte güzel güzel dans edecekti ya da gidecektik. 5 dakika Neşeyle koşturup duran kızdan eser kalmamıştı artık, somurtarak sahnenin ortasında duran, mızmızlanan bir kız olmuştu. Bu beni daha çok kızdırdı. Asıl kızdığım Mutlu olmayı böyle herhangi bir seye bağlamasıydı. Arkadaşı yoksa Mutlu olamaz mıydı yanı. Bunu öğrenmesi gerekiyordu. Hayat her zaman onun istediği gibi gitmeyecekti. Anı değerlendirmek için alternatif çözümler üretip kendi kendini Mutlu etmeyi öğrenmeliydi. O an bu kadar detaylı düşünmedim ama eve gelip de onun mutluluğunu yarıda kestiğimi anlayınca kendi kendime böyle savunmalar buldum belki de. Sonra pistte benle oynamasını teklif ettim oynamadı, ağlamaya başladı, mızmızlandı, en son eve geldik... Tabi ben yine tipik araba sinir krizlerinin birini yaşadım. Elvine bir yerden dönerken attığımız tipik araba fırçaları.. Ama arada yaptıgı güzel şeyler için de teşekkür etmeyi unutmadım. Tuvalete giderken haber vermesi, cips veren abladan cipsi almadan gelip bana sorması, kızın verdiği şekeri yememesi vs... Arabada biraz durum yatıştıktan sonra "anne küçükken babam mı daha yaramazdı yoksa sen mi " dedi 😂 Ona küçükken yaptıgımız yaramazlıkları, aslında yaramazlık yapmanın tabi ki belli sınırlara kadar normal oldugunu ancak bizim asıl kızdığımız şeyin kimsenin peşinden koşmaması gerektiği oldugunu anlatmaya çalıştık. Eve geldik babası üzerini değiştirirken ona " baba aslında ben arkadaşımın arkasından gidip annem izin vermiyor ben dışarı gelemem dedim " dedi.. Ve işte benim vicdan azabım o an başladı. Ne düğünde ne yolda söylememişti bunu bana.. Hiç onu duymamış gibi yanına gittim, sarıldım, öptüm, yaptığı tüm güzellikler için tekrar teşekkür ettim, sonra da sarılıp uyudu. Ama hala içimde öyle kötü bir sey var kı. Sonuçta o düğüne onun için gitmiştik ve aslında istediği gibi eğlenmek hakkıydı. Kendi egolarımız yüzünden çocuğa su anda belki ne anlattığımızı bile anlayamayacağımız seyler söyledik. Onunla konuştuktan sonra birden değişen ruh hali ve mutsuzluğu gözümün önünden gitmiyor. Ama tabi ki kötü bir niyetim yoktu kı.. Sadece onun etrafında kimse olmasa da Mutlu olabileceğini anlamasını istiyorum hepsi bu...